Bir zamanlar, uzak bir deniz kenarında yaşayan sevimli bir pelikan varmış. Adı Peliymiş. Peli, büyük kanatlarıyla gökyüzünde süzülmenin tadını çıkaran, keçi sakalı renginde tüylere sahip bir pelikandı. Her sabah erken saatlerde güneşi selamlamak için uçar, gün boyunca denizden lezzetli balıklar avlardı.
Peli'nin hayali, gökyüzünde daha önce hiç gitmediği yerleri keşfetmekti. Bir gün, gökyüzünde yüzen bulutların üzerine oturup oradan dünyanın farklı köşelerine uçmak istediğine karar verdi. Yola çıkmak için hazırlıklarını tamamladı ve yüksek bir kayalığa tünedi. Orada uyuyakalmış ve güneş doğduğunda uyandı.
Gökyüzündeki serüvenine başlamak üzereyken, yanına ufak bir serçe kondu. Serçe, adının Sercan olduğunu söyledi ve Peli'ye yardım etmek istediğini belirtti. Peli sevinçle kabul etti ve ikisi birlikte gökyüzüne doğru uçmaya başladı.
İlk durakları, büyülü bir ormandı. Ağaçlar parlak renklerdeydi ve çiçeklerin tatlı kokusu etrafa yayılıyordu. Peli ve Sercan, ormanda uçarken, gizemli bir sese doğru ilerlediler. Sesin kaynağı, minik bir periymiş. Adı Periella olan bu peri, ormanda yaşayan diğer canlılarla dostça ilişkiler kuruyormuş. Peli ve Sercan, Periella'nın sihirli yeteneklerini görünce hayran kaldılar.
Ancak gökyüzündeki serüvenleri devam etmeliydi. Bir sonraki durakları, yüksek dağlardı. Dağların zirvesine ulaştıklarında, karla kaplı bir manzara ile karşılaştılar. İki arkadaş, kar tanelerinin dansını izlerken, beyaz bir kurt belirdi. Kurt, Kuzey Rüzgarı adındaydı ve çocukları korumak için buradaydı. Peli ve Sercan, Kurt Kuzey'in soğuk gücüne hayranlıkla bakarken, onunla birlikte oynamaya başladılar.
Sonra bir gün, Peli ve Sercan büyük bir denizi keşfettiler. Denizin derinliklerinde renkli mercan resifleri ve egzotik balıklar vardı. Peli, su altında yüzebilen bir pelikan olduğunu fark etti. Bu deneyimle kendini daha da özel hissetti.
Gökyüzündeki maceraları devam ederken, Peli ve Sercan bir çölün ortasına geldiler. Sıcak kumların üzerinde yürürken, çölde yaşayan bir deveyle karşılaştılar. Deve, Dicle adında nazik bir hayvandı ve uzun yolculuklarda insanlara yardım edermiş. Peli ve Sercan, Deve Dicle'nin sırtına binerek çölün enginliğini keşfettiler.
Sonunda, Peli ve Sercan gökyüzünde dönüş yolculuğuna başlamaya karar verdiler. Her durakta öğrendikleri ve yeni arkadaşlıklarıyla dolu olarak geri döndüler. Peli, hayalini gerçekleştirmenin ne kadar önemli olduğunu keşfetti. Gökyüzündeki serüveni sayesinde farklı dünyaları keşfetmekten büyük mutluluk duydu.
Pelikan Peli'nin hikayesi, çocukların hayallerinin peşinden gitmeleri gerektiğini ve bilmediğimiz yerleri keşfetmenin ne kadar heyecan verici olduğunu anlatıyordu. Peli, gökyüzündeki serüvenini tamamladıktan sonra insanlara bu masalı anlatmak için bir masal anlatıcısı oldu.
Her akşam, çocuklar Peli'nin masalını dinlemek için onun etrafını sarmaya başladı. Peli, kanatlarını açarak hikayesini anlatmaya başladı:
"Evet, sevgili çocuklar, gökyüzündeki serüvenimi dinleyin. Ben, Peli adındaki pelikan, büyük bir hayal kurmuştum. Nasıl mı? Kanatlarımın arasına yattığım, gözlerimi kapattığım ve düşlediğimde.
Bir gün uçmayı çok istedim ve gökyüzünde yeni yerler keşfetmek için cesaret topladım. Sercan adında minik bir serçe bana katıldı ve birlikte gökyüzündeki serüvenimize başladık."
Çocuklar merakla dinliyor, gözlerindeki ışıltıyı görmekten mutlu olan Peli devam ediyordu:
"İlk durakta, büyülü bir ormanda bulduk kendimizi. Ormanın içinde, renk renk çiçekler açıyordu ve ağaçlar büyülü bir aura ile parlıyordu. İlerledikçe güzel bir ses duydum. O ses peri Periella'ya aitti. Periella, ormanda yaşayan her canlıyla dostça ilişkiler kuruyor ve onlara yardım ediyordu."
"Sonra yolumuz, yüksek dağların zirvesine çıktığımızda devam etti. Kar taneleri üstümüze düşerken beyaz bir kurtla tanıştık. Kurt Kuzey'in adıydı ve bize karda oynamayı öğretti. Onunla geçirdiğimiz zaman çok eğlenceliydi."
"Peki ya denizin derinlikleri? Evet, sevgili çocuklar, bir gün büyülü bir denizi keşfettik. Göz alıcı renkli mercan resiflerinin altında, birbirinden güzel balıklar yüzüyordu. O an, ben pelikan olduğum halde su altında yüzebilmenin ne kadar özel bir deneyim olduğunu anladım."
"Peki, çölde neler oldu derseniz… Yürürken sıcak kumların üzerinde, nazik bir deveyle karşılaştık. Deve Dicle, bizimle birlikte çölün enginliğini keşfettik. O bize dostluğun önemini öğretti ve uzun yolculuklarda insanlara yardım etmek için buradaydı."
Peli'nin masalı bitmişti, ancak hepsi gerçek olmuş gibiydi. Çocuklar büyülü bir dünyanın kapılarını aralamış ve hayallerini canlandırmışlardı. Peli, masal anlatıcısı olarak çocuklara gökyüzündeki serüvenini aktarmış ve onları cesaretlendirmişti.
Çocuklar, masalın sonunda hayallerinin peşinden gitmenin önemli olduğunu öğrenmişlerdi. Artık kendi hayallerini gerçekleştirmek için cesaret toplamışlardı. Ve belki bir gün, onlar da Peli gibi gökyüzünde yeni yerler keşfedecek, heyecan dolu maceralar yaşayacaklardı.
Masal anlatıcısı Peli'nin hikayesi, çocuklara hayallerinin peşinden gitmeleri gerektiğini, arkadaşlığın gücünü ve farklı dünyaları keşfetmenin ne kadar büyülü bir deneyim olduğunu öğretiyordu. Ve böylece, Peli'nin masalı tüm ç
Bu masal, çocukların hayal gücünü canlandırıcı, keşiflere açık bir serüveni anlatıyor.