Bir zamanlar, tezgahında deri ceketler ve altın saatlerle dolu küçük bir dükkânı olan dürüst bir tüccar yaşarmış. Bu tüccarın adı Hasan Amca imiş. Hasan Amca, insanlara her zaman doğruyu ve dürüstlüğü öğütleyen iyi kalpli bir adamdı.
Hasan Amca'nın dükkânına her gün müşteriler akın ederdi. İnsanlar onun sözünü kesinlikle dinler ve ona güvenirlerdi çünkü dürüstlüğü dilden dile yayılmıştı. Hasan Amca, pazarlık yaparken her zaman adil fiyatlar sunar ve kaliteli ürünler satardı. Müşterileri mutlu olur, o da gönül rahatlığıyla iş yapmanın keyfini sürerdi.
Bir gün, kasabaya zengin bir tüccar gelmiş. Bu tüccar, israfçı ve hilekar biriydi. Adı Ferhat Efendi'ydi. Ferhat Efendi, altın dolu sandıklarıyla kasabanın ortasına geldiğinde herkes büyük bir heyecan içindeydi. Kimse daha önce böyle bir zenginliği görmemişti.
Ferhat Efendi, görkemli bir pazar kurdu ve etrafındaki insanları ucuz mallarla kandırmaya başladı. İnsanlar, parlak görünen eşyalar için ellerinden gelen her şeyi veriyorlardı. Ancak Ferhat Efendi'nin sattığı eşyalar, zamanla değerini kaybeden ve kalitesiz şeylerdi.
Hasan Amca, bu hileyi gördüğünde çok üzüldü. İnsanların aldatılmasına dayanamazdı. Hemen elindeki en güzel deri ceketi ve altın saatini alarak Ferhat Efendi'nin pazarına gitmeye karar verdi. Dürüst tüccar, insanları uyarmanın vaktinin geldiğini düşünüyordu.
Ferhat Efendi, Hasan Amca'yı görünce "Hoş geldiniz efendim! Ne arzu edersiniz?" diye sormuş. Hasan Amca tezgâhın önüne geçerek şöyle demiş:
"Değerli dostlarım, size dürüstlüğün ve adaletin önemini anlatmak istiyorum. Bu ceket ve saat, gerçek değeri olan kaliteli ürünlerdir. İnsanları kandırarak zengin olmanın doğru olmadığını göstermek için onları burada sizlere sunuyorum."
İnsanlar şaşkınlık içinde sözleri dinlediler. Hasan Amca'nın ne demek istediğini anlamaya başladılar. Birkaç cesur kişi, aldatıldıklarını fark ederek Ferhat Efendi'nin sandıklarını açtılar ve içlerindeki değersiz eşyaları gördüler. Bu durum herkesi öfkelendirdi ve pazarın etrafında bir kalabalık oluştu.
Ferhat Efendi, panikleyerek kaçmaya çalıştı, ancak kasabanın insanları onu durdurdu. Adaletin yerini bulmasını sağladılar. Ferhat Efendi'nin hileleri gün yüzüne çıkmış ve dürüstlük kazanmıştı.
Hasan Amca ise insanların alkışları arasında sadece teşekkür edip dükkânına geri döndü. Kasaba halkı ona minnettarlıkla bakar oldu. Bu olaydan sonra, dürüst tüccarın işleri daha da iyiye gitti. İnsanlar artık onun dükkânına güvenle gidiyor ve alışveriş yapıyordu.
Dürüstlük ve adaletin zaferinden sonra, kasaba daha mutlu bir yer haline geldi. Hasan Amca her zaman dürüstlüğü ve dürüstlüğü ön plana çıkaran bir masal kahramanı olarak anıldı. Masallar, Hasan Amca'nın cesaretini ve ferasetini gelecek nesillere aktardı.
Bir gün, uzak bir yerdeki bir krallığa haberler ulaştı. Kralın kızı Prenses Ela, büyülü bir uyku içindeydi ve hiç kimse onu uyandıramıyordu. Krallığın her yerinden gelen doktorlar, büyücüler ve şifacılar elinden geleni yaptı, ancak hiçbiri prensesi uyandırmada başarılı olamadı.
Hasan Amca, bu haberi duyunca içinde bir his uyandı. Belki de dürüstlük ve adaletin gücü prensesi uyandırabilirdi. Cesur tüccar, derhal yola koyuldu ve prensesin uyuduğu saraya vardı.
Saraya girdiğinde, koridorda karşılaştığı bir periye yaklaştı. Peri, sorunun tek bir şartla çözülebileceğini söyledi. "Prensesi uyandırmak için kalbindeki en saf ve dürüst hisleriyle yaklaşmanız gerekiyor" dedi.
Hasan Amca, periye doğru adımladı ve prensesin odasına girdi. Gözlerine inanamadı, prenses o kadar güzel ve masum görünüyordu ki, ona yardım etmek için elinden geleni yapmaya karar verdi.
Uzun bir süre boyunca Hasan Amca, prensese dürüstlük hikayeleri anlattı. Onun yanında oturdu, şarkılar söyledi ve masallar anlattı. Zaman geçtikçe, prensesin yüzündeki ifade değişmeye başladı. Dudakları hafifçe kıpırdadı ve gözleri açılmaya başladı.
Sonunda, prenses gözlerini tamamen açarak uyanmıştı. Sarayda büyük bir sevinç yaşandı ve herkes Hasan Amca'ya minnettarlıkla teşekkür etti. Kral da kızının uyanmasını kutlamak için özel bir ziyafet düzenledi.
Hasan Amca, dürüstlüğün ve adaletin gücünün gerçekten mucizelere yol açabileceğini kanıtlamıştı. Prenses Ela, krallığın yeni bir dönemine liderlik etti ve büyülü uyku hikayesi halk arasında nesiller boyunca anlatıldı.
Bu masal, çocukların kalplerinde dürüstlük tohumları ekerek büyümeleri gereken değerleri aktarır. Dürüst Tüccar Hasan Amca'nın hikayesi, masal anlatıcısı tarafından dikkatlice anlatıldıkça, gelecek kuşakların da bu önemli mesajı anlamalarını sağlar. Masalın sonu değil, başlangıcı bu hikayeyle birlikte çocukların hayal gücüne aktarılır ve dünyada daha fazla dürüstlük ve adaletin yeşermesine katkıda bulunur.
Bu masalın sonu kadar başarılı bir mesajla tamamlanmış bir hikaye daha az bulunur.