İbretlik öyküler ile ilgili Masallar

Cimri Esnafın Pişmanlığı Masalı

Bir zamanlar, uzak bir köyde yaşayan cimri bir esnaf varmış. Bu esnafın adı Ahmet'ti. Ahmet, bütün varlığını mal ve mülk edinmeye adamıştı. Son derece cimriydi ve hiç kimseyle para paylaşmaktan hoşlanmazdı.

Ahmet'in dükkanı, köy halkının uğrak noktasıydı. Herkes onun ucuz ve kaliteli ürünlerini tercih ederdi. Fakat ne yazık ki, bu cimri esnafın kalbi büyük bir açgözlülükle doluydu. İnsanların ihtiyaçlarına rağmen fiyatlarını sürekli yükseltir, hiçbir indirim yapmazdı. Böylece, köy halkı Ahmet'e karşı bir soğukluk hissetmeye başlamıştı.

Bir gün, köyün en yaşlı kişisi olan Bilge Adam, Ahmet'in dükkanına gelmiş. Bilge Adam, görünüşünden anlaşılan yaşlı ve sakallı bir dedeydi. Ahmet, her zamanki gibi pazarlık yapmadan yüksek bir fiyat söylemişti. Bilge Adam sakin bir şekilde gülümseyerek, "Esnaf bey, sen gerçekten mutlu musun?" diye sormuş.

Ahmet, şaşırmış bir şekilde Bilge Adam'a bakarak, "Tabii ki mutluyum. Benim dükkânım herkesin uğrak yeri. Bol kazanıyorum ve zenginim," demiş.

Bilge Adam kafasını sallayarak, "Para sahip olmanın tek ölçütü değildir, Ahmet Bey. Hayattaki gerçek mutluluk, başkalarına yardım etmek ve paylaşmaktan gelir. Eğer sürekli biriktirirsen, sonunda yalnız kalırsın ve pişmanlık duyarısın," demiş.

Ahmet, Bilge Adam'ın sözlerini pek ciddiye almamış. O gece rüyasında, kendisine büyük bir servet bahşedildiğini görmüş. Rüya o kadar gerçekçiydi ki, Ahmet uyanınca hemen hazineyi bulmak için evinden çıkmış. İçindeki açgözlülük onu ormana doğru sürüklemiş.

Ormanda ilerlerken, karşısına küçük bir perinin çıktığını fark etmiş. Peri, Ahmet'e ne yapıp edip yardım etmek istediğini söylemiş. Ahmet, amacının büyük bir serveti bulmak olduğunu anlatmış. Peri, ona bir ipucu vereceğini ve bu ipucunun peşinden giderek gerçek serveti bulacağını söylemiş.

Ahmet heyecanla perinin verdiği ipuçlarını takip etmiş. Bir mağaranın içine girdiğinde, gözlerine inanamamış. Mağara, altınlarla doluydu. Ahmet, hemen altınları toplamaya başlamış. Fakat bir süre sonra, altınların onu mutlu etmediğini fark etmiş. Tam tersine, içinde bir boşluk hissi oluşmuş.

Birden mağaranın ortasında parlayan bir lamba görmüş. Üzgün ve pişmanlık dolu bir şekilde lambayı eline almış. Lamba, sihirli bir lambaymış ve içinden bir cini serbest bırakmış. Cin, Ahmet'e bir dilek hakkı vereceğini söylemiş.

Ahmet, düşünmeden dileğini söylemiş: "Beni servetiyle mutlu edecek şeylerle doldur."

Cin aniden ortadan kaybolmuş ve yerine bir sürü simit gelmiş. Ahmet, şaşkınlık içinde simitleri gördüAhmet, şaşkınlık içinde simitleri görünce büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. "Hayır!" diye bağırdı, "Ben servetiyle mutlu olmak istiyordum, simitlerle değil!"

Ancak simitlerin sihirli olduğunu fark ettiği anda, durumu anlamaya başladı. Her bir simit, gerçek bir hikâye barındırıyordu. Her ısırıkta, bir maceranın içine sürükleniyor ve dünyayı keşfediyordu.

Ahmet, simitleri yiyerek bu hikâyelere dalıyor, fantastik diyarlarda geziniyor ve masalsı karakterlerle tanışıyordu. Gönlünü açtıkça, cimri kalbi yumuşamaya başladı. Diğer insanların zorluklarını, sevinçlerini ve umutlarını deneyimlemeye başladı. Zenginlik artık onun için maddi bir varlık değil, yaşadığı deneyimlerin zenginleşmesiydi.

Bir simitte, küçük bir çocuğun sevgi dolu gülümsemesini gördü. Başka bir simitte, ihtiyaç sahibi bir ailenin yardımına koştuğunu hissetti. Bir başka simitte ise doğanın muhteşem güzelliklerini keşfetti. Her hikâye, Ahmet'e özgürlüğü, arkadaşlığı ve paylaşmanın değerini anlatıyordu.

Yavaşça Ahmet, köy halkına yardım etmeye ve cömertlikle davranmaya başladı. Dükkanında düşük fiyatlar uygulamaya ve bazen ürünleri bedavaya dağıtmaya karar verdi. İnsanlar şaşırdı ve mutlu oldular. Ahmet'in değişimini gözlemledikçe, ona olan sevgi ve saygıları arttı.

Köyde paylaşım ve dayanışma giderek yayıldı. Ahmet, pişmanlığını yürekten hissetti ve geçmişteki bencil tavırlarından dolayı içtenlikle özür diledi. Köy halkı ise onu affetti ve aralarına yeniden kabul etti.

Ahmet, simitlerin sihirli gücünü hala keşfetmeye devam ederken, artık zenginliğini diğer insanlarla paylaşmanın önemini kavramıştı. Servet artık onun için bir amaç değildi, sadece bir araçtı. Gerçek zenginlik, sevdikleriyle güzel anılar biriktirmek, yardımcı olmak ve paylaşmaktı.

Bundan sonra Ahmet, Cömert Esnaf olarak anılır oldu. Köy halkı, onunla gurur duyuyor ve ona minnettarlıkla bakıyordu. Ahmet, pişmanlığının ve değişiminin getirdiği mutluluğu her gün hissediyor ve masalını yeni nesillere anlatıyordu.

Ve böylece, Cömert Esnaf'ın pişmanlığı masalı köyde ve dışarıda uzun süre anlatılmaya devam etti. Herkes, cimrilikten vazgeçmenin ve paylaşmanın gerçek mutluluğa ulaşmanın anahtarı olduğunu öğrendi. Ve tüm çocuklar, bu masalla büyüdüklerinde, Cömert Esnaf'ın hikâyesini hatırlayarak cömertlik ve yardımseverlik değerlerini yaşatacaktı.

Masalımızı Beğendiniz Mi?

Masalı Derecelendirmek için Bir Yıldıza tıklayın!

Ortalama Puan 0 / 5. Oy Sayısı: 0

Hiç Kimse Oy Vermedi, Bu Masala ilk Değerlendiren Siz Olun.

Masal Oku

Masal Oku, çocukların hayal gücünü geliştirir, eğlendirir ve öğrenmelerini sağlar. İyilik, adalet, cesaret gibi değerleri örneklerle göstererek çocukların duygusal ve sosyal gelişimine katkı sağlarlar. Masal okumak, çocukların hayal kurmalarını, kendilerini ifade etmelerini ve yeni fikirler üretmelerini teşvik eder. Ayrıca ebeveynlerle çocuklar arasında güçlü bir iletişim ve bağ kurulmasını sağlar. Masallar sadece eğitici değil, aynı zamanda eğlenceli zaman geçirmek için de önemlidir.

Bir Yorum

  1. Rabia Şebnem Avseren

    Cömert Esnaf’ın pişmanlığı masalı, bencil olmanın mutluluğa engel olduğunu öğretiyor.

Başa dön tuşu